Yıldız Olmak


Süleyman Demirel, Başkent Üniversitesi Mezuniyet Töreninde kürsüye çıktı. Üniversitenin kurucusu ve rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal için dokunaklı sözler söyledi. 400 küsur günden beri tutukluydu Haberal. Ancak, o bir yıldızdı; güneş ve ay tutulurdu ama gökteki yıldızların tutulduğu görülmüş müydü? Uğradığı bu büyük haksızlığa ve değerbilmezliğe karşın yıkılmayacaktı. Büyük alkış aldı Demirel’in sözleri.

O, hem bir eğitimci hem de tıp doktoruydu. Bilimsel başarılarıyla dünyada da adını duyurmuştu. Organ nakli ameliyatları yapıyordu. Durup dururken gözaltına alındı. Bir iki gün önce ameliyat ettiği hastaları vardı; onları görmek, durumlarını kontrol etmek istemişti de buna bile izin verilmemişti.

***

Adaletin yönünü saptırmanın insanlarda büyük bir güvensizlik duygusu yaratacağına kuşku yoktu. Peki, neden yapıldı? Sanki bir düğmeye basıldı ve dalga dalga gelen gözaltılar başladı.

Zanlılar değişik meslek gruplarındandı; askerdi, komutandı, gazeteciydi, öğretim görevlisiydi, hatta hukukçuydu… Bazıları yaşlıydı ya da önemli sağlık sorunları vardı… Bu akıl almaz haksızlığa katlanamayıp tutukluyken sağlığı ciddi biçimde bozulanlar hatta ölenler oldu. Değerli gazeteci-yazar İlhan Selçuk’u da iki yıl önceki gözaltıyla başlayan süreç sonucu yitirdik. Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Pencere” adlı köşesi bugün boş… Sorguya çekildikten bir hafta sonra kalp krizi geçirmiş, bir daha da iyileşememişti.

Tahliye edilenler de işte böyle ömür boyu telafisi mümkün olmayan izler taşıyacak… Diğerlerinin çilesi ne zaman bitecek? Binlerce sayfalık dava dosyalarının içinden hangi babayiğit çıkacak?

Adı sanı duyulmayanlar yok mu yatanlar arasında? Var… Adalet yerini bulana kadar nasıl dayanacaklar?

***

Sayın Demirel belli ki duruma içtenlikle üzülüyorlar şimdi; peki kusura bakmasınlar ama kendileri de bir zamanlar ülkeyi bugünlere getiren süreçte rol almadılar mı? O kadar duyarlıydılar da iktidar ellerindeyken neden göremediler tehlikeyi?

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi de okundu üniversitenin mezuniyet töreninde… Ve törende hazır bulunanlar Atatürk’ün, sanki bugünleri görmüş gibi Türk gençliğini uyarmasına şaşıp kaldılar bir kez daha.

Karınca kaderince, emek verdiği küçük evreninde bir yıldız olmanın, öteki yıldızlara değer vermenin tadını unuturdular insanımıza. Yönetmenin kolayını buldular; televizyondaki yapay yıldızlarla oyalıyorlar… Dudağını şöyle bir bükmesi ya da pek manalı bir bakış fırlatması bile olay olan yıldızlar…

İnternet’in ünlü arama motoru ‘Google’da “Aşk-ı Memnu, son bölüm” diye aratınca 332 bin sonuç çıkıyor. “Aşk-ı Memnu, Bihter” deyince 1 milyon 150 bin! Heyecan dorukta… Bu akşama odaklandı milyonlar…

Süleyman Demirel, Başkent Üniversitesi Mezuniyet Töreninde kürsüye çıktı. Üniversitenin kurucusu ve rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal için dokunaklı sözler söyledi. 400 küsur günden beri tutukluydu Haberal. Ancak, o bir yıldızdı; güneş ve ay tutulurdu ama gökteki yıldızların tutulduğu görülmüş müydü? Uğradığı bu büyük haksızlığa ve değerbilmezliğe karşın yıkılmayacaktı. Büyük alkış aldı Demirel’in sözleri.

O, hem bir eğitimci hem de tıp doktoruydu. Bilimsel başarılarıyla dünyada da adını duyurmuştu. Organ nakli ameliyatları yapıyordu. Durup dururken gözaltına alındı. Bir iki gün önce ameliyat ettiği hastaları vardı; onları görmek, durumlarını kontrol etmek istemişti de buna bile izin verilmemişti.

***

Adaletin yönünü saptırmanın insanlarda büyük bir güvensizlik duygusu yaratacağına kuşku yoktu. Peki, neden yapıldı? Sanki bir düğmeye basıldı ve dalga dalga gelen gözaltılar başladı.

Zanlılar değişik meslek gruplarındandı; askerdi, komutandı, gazeteciydi, öğretim görevlisiydi, hatta hukukçuydu… Bazıları yaşlıydı ya da önemli sağlık sorunları vardı… Bu akıl almaz haksızlığa katlanamayıp tutukluyken sağlığı ciddi biçimde bozulanlar hatta ölenler oldu. Değerli gazeteci-yazar İlhan Selçuk’u da iki yıl önceki gözaltıyla başlayan süreç sonucu yitirdik. Cumhuriyet Gazetesi’ndeki “Pencere” adlı köşesi bugün boş… Sorguya çekildikten bir hafta sonra kalp krizi geçirmiş, bir daha da iyileşememişti.

Tahliye edilenler de işte böyle ömür boyu telafisi mümkün olmayan izler taşıyacak… Diğerlerinin çilesi ne zaman bitecek? Binlerce sayfalık dava dosyalarının içinden hangi babayiğit çıkacak?

Adı sanı duyulmayanlar yok mu yatanlar arasında? Var… Adalet yerini bulana kadar nasıl dayanacaklar?

***

Sayın Demirel belli ki duruma içtenlikle üzülüyorlar şimdi; peki kusura bakmasınlar ama kendileri de bir zamanlar ülkeyi bugünlere getiren süreçte rol almadılar mı? O kadar duyarlıydılar da iktidar ellerindeyken neden göremediler tehlikeyi?

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi de okundu üniversitenin mezuniyet töreninde… Ve törende hazır bulunanlar Atatürk’ün, sanki bugünleri görmüş gibi Türk gençliğini uyarmasına şaşıp kaldılar bir kez daha.

Karınca kaderince, emek verdiği küçük evreninde bir yıldız olmanın, öteki yıldızlara değer vermenin tadını unutturdular insanımıza. Yönetmenin kolayını buldular; televizyondaki yapay yıldızlarla oyalıyorlar… Dudağını şöyle bir bükmesi ya da pek manalı bir bakış fırlatması bile olay olan yıldızlar…

İnternet’in ünlü arama motoru ‘Google’da “Aşk-ı Memnu, son bölüm” diye aratınca 332 bin sonuç çıkıyor. “Aşk-ı Memnu, Bihter” deyince 1 milyon 150 bin! Heyecan dorukta… Bu akşama odaklandı milyonlar…

24/06/2010

Bizim Sakarya Gazetesi